Cinsiyet Özgürlüğü mü Yoksa Kendini İstismar mı? Lily Phillips ve Viral Seks Maratonu

Lily Phillips’in 14 saat içinde 101 erkekle cinsel ilişki “başarısı” hakkındaki haberi okuduğumda, ilk tepkim ne şok ne de ahlaki bir yargıydı. Aksine, bu durumun toplumumuz hakkında ne söylediğine dair derin bir kafa karışıklığıydı.

Aşırı cinsel eylemlerin viral içerik haline getirilip kitlesel tüketime sunulmasını hem bir merak hem de bir endişe ile izliyorum. Burada sadece pornografiden bahsetmiyoruz — beğeni ve izlenme uğruna sınırların sürekli test edildiği yeni bir eğlence biçiminden bahsediyoruz.

İşin lojistiği beni etkiliyor: Her erkek için 4 dakika, bir sanayi üretim hattı gibi düzenlenmiş. İmzalanan onay formları, kapıda güvenlik görevlileri, zamanlamayı kontrol eden asistanlar…

Cinsel eylemin mekanikleştirilmesi, zevkin performansla karıştırıldığı ve deneyimin kendisinden çok sayının önemli hale geldiği bir uç nokta.

Beni asıl ilgilendiren, Lily’nin söylemindeki çelişkiler. Bir yandan, bu işi sadece zevk için yaptığını ve para için olmadığını söylüyor.

Diğer yandan, yetişkin eğlence sektöründe “en iyisi” olmayı ve aboneleri için “benzersiz içerik” yaratmayı hedeflediğini itiraf ediyor.
Kimsenin konuşmak istemediği noktaya geliyoruz: Seksüel özgürlük ile kendini istismar arasındaki çizgi nerede?

23 yaşındaki bir kadın bedenini viral bir eğlence makinesine dönüştürdüğünde, bunu güçlenme olarak mı kutlamalıyız yoksa bu davranışları normalleştiren sistemleri mi sorgulamalıyız?

Zorunlu cinsel yolla bulaşan hastalık (STD) testlerinin yapılmaması ve düzensiz prezervatif kullanımı özellikle endişe verici. Eğlence adına potansiyel olarak tehlikeli cinsel uygulamaları hâlâ nasıl normalleştirebiliyoruz?

Lily’nin ebeveynlerinin desteği, seçimlerini doğrulama aracı olarak sunuluyor. Ancak düşünüyorum: Gerçekten eşit bir toplumda, kızımızın milyonlara yayınlanan bir seks maratonuna katılmasını bir “gurur” meselesi olarak görecek miyiz?

Kadın bedeninin görselleştirilmesi üzerinden büyüyen bir endüstriye karşı kabullenmeyi, yanlış bir şekilde “kabul” ile karıştırmıyor muyuz?

İkili standart apaçık ortada: 500 erkek katılmak için başvuruyor, ancak toplumsal yargı yalnızca Lily’nin üzerine düşüyor.

Sosyal medyada “54 numara” veya “98 numara” olduğunu övünerek anlatan erkekler hiçbir şekilde eleştiriyle karşılaşmıyor.

Neden?
Lily’nin eleştirilere cevabı — “insanlar daha açık fikirli olmalı” — meselenin karmaşıklığı göz önüne alındığında oldukça yüzeysel görünüyor.

Bu, ne ahlakçılık ne de muhafazakarlık meselesi. Bu, aşırı cinsel davranışların viral eğlence adına normalleşmesinin gerçek feminist bir ilerleme olup olmadığını sorgulamakla ilgili.

Lily’nin bir sonraki hedefi — 24 saatte 1000 erkek — bu sayı arayışındaki sonsuz spirali ortaya koyuyor. Tıpkı bir uyuşturucu gibi, her yeni “rekor”, izleyiciyi ilgilendirmek için bir öncekinden daha şok edici olmalı.

Buradaki soru, bunu yapıp yapamayacağı ya da yapması gerekip gerekmediği değil.

Her şeyin viral bir içeriğe dönüştürülebildiği bir çağda, cinsel güçlenme ile kendini istismar arasındaki çizgiyi nerede çekmeliyiz?

Yorum bırakın